04:05:4020 Nisan, 2024
Ä°stanbul 12 Şiddetli yağmur
21 Ocak 2022 11:16

'Kim Milyoner Olmak İster?' yarışmasındaki soru Avrupa'nın karanlık yüzünü bir kez daha hatırlattı

ATV'nin sevilen yarışma programı 'Kim Milyoner Olmak İster?'de Avrupa'da yakın bir tarihe kadar açık artırma ile satılan çocuklara ilişkin sorulan o soru, "Medeni Avrupa"nın gerçek yüzünü acı bir şekilde bir kez daha ortaya koydu.

'Kim Milyoner Olmak İster?' yarışmasındaki soru Avrupa'nın karanlık yüzünü bir kez daha hatırlattı

ATV'nin sevilen yarışma programı 'Kim Milyoner Olmak İster?'de sorulan "1980’lere kadar hangi ülkedeki yetim, gayrimeşru doğmuş, ebeveyni alkolik, ayrılmış veya fakir olan çocuklar devlet tarafından bazen açık artırmada satılarak çiftliklerde zorla çalıştırılmıştır?" sorusu Avrupa'nın karanlık geçmişini tekrar gün yüzüne çıkardı.

Medeniyet sözcüğünün ardından insanlığın büyük çoğunluğunun aklına gelen ülke olan İsviçre'de gerçekleşen bu acı olay, yakın tarihlere kadar devam etti.

Özgürlük bakımından örnek ülkeler arasında gösterilen İsviçre'de 1920 ile 1970 yılları arasında  kilisenin açtığı pazarlarda köle olarak alınıp satılan çocukların sayısının 300 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor.

Gelin; "özgür, zengin, demokrasinin ve çağdaşlığın kalesi, haklar ülkesi olan İsviçre"de yaşanan ve Avrupa'nın gerçek yüzünü ortaya seren bu acı olayı tekrar hatırlayalım.

Verdingkinder: İsviçre’nin köle çocukları

Her şey 1789 yılında 14 yaşından küçük çocukların fabrikalarda çalıştırılmasını yasaklayan bir düzenleme ile başladı. Görünüşte masum, çocuk haklarına saygılı bir karar gibi duran bu düzenlemenin arkasında vahşi bir plan yer alıyordu. Düzenleme ile çocuk sömürüsü için yeni bir kapı açılıyor, binlerce çocuk geri dönüşü olmayan bir batağa sürükleniyordu.
Yeni düzenlemeyle, devlete borcu olan, boşanan ailelerin, fakir ailelerin çocukları, yetimler, ailesi cezaevinde olanlar veya suç işleyen çocuklar, kilise aracılığıyla çalıştırılmak üzere başka ailelerin yanına yerleştirilmeye başladı.
Bu düzenlemenin arkasında İsviçre’nin geri kalmış tarım ekonomisini canlandırmak, iş gücünü ucuz hale getirmek söz konusuydu. Böylece yoksul ailelerin eğitimsiz çocukları ailelerinden koparılıp tarlalarda köle olarak çalıştırılmaya başladı.
Verdingkinder (çıplak ayaklı çocuklar) olarak anılan bu çocuklar kiliselerin açtığı pazarlarda zengin çiftlik sahiplerine satılırdı.
Kilise, yapılan bu uygulamayı meşrulaştırmak için verdingkinder’lere kurtarılmış çocuklar olarak hitap ederdi. Bu çocukları kötü ailelerin ellerinden kurtardıklarını iddia ederdi.
Verdingkinder’leri diğer çocuklardan ayıran en önemli özellikleri ayakkabı giymiyor olmalarıydı.
Okul ve eğitim pek çoğu için hayaldi. İçlerinde tecavüze uğramış olanlar, hasta olduğunda doktora götürülmediği için ölenler oluyordu. Ahırlarda hayvanlarla birlikte yaşayan, yalınayak ve hemen her zaman aç olan bu çocuklar, toplumsal hayatın olağan, sıradan bir parçası olarak kabul gördü.
Ailelerinden zorla ayrılan ve eğitim hakları ellerinden alınan, bir köle yaşamına mahkûm edilen bu küçük bedenler psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyorlardı.
Bu uygulama 1970’li yıllara kadar sürdürüldü. İsviçreli tarihçi Marco Leunberg'in araştırmalarına göre Verdingkinder'den 10 bin kadarı hâlâ hayatta. Leunberg, 1920 ile 1970 yılları arasında 300 bin İsviçreli çocuğun bu şekilde satılarak çalıştırıldığına, 1930'lu yıllarda yalnızca Bern kantonunda tarım işçilerinin yüzde 10'unu verdingkinder'in oluşturduğuna dikkat çekiyor.
İsviçre hükümeti 1974 yılında bu vahşi uygulamanın sorumluluğunu kabul etti ve tüm mağdurlardan özür diledi. 2016 yılında verdingkinder’lere federal hükümet tarafından tazminat ödenmesi kararlaştırıldı.300 milyon Frank tazminatın mağdurlara ödenmesi konusunda mutabakata varıldı.