09:56:2520 Nisan, 2024
Ä°stanbul 12 Şiddetli yağmur
10 Haziran 2021 05:00

Filistinli Muna el-Kurd: İsrail bizi susturmak istiyor

İsrail makamlarının Şeyh Cerrah Mahallesi sakinlerine yönelik tehcir tehdidini dünyaya duyurmakta önemli rol oynayan 23 yaşındaki Filistinli aktivist Muna, Tel Aviv yönetiminin Şeyh Cerrah’ın sesini susturmaya çalıştığını belirtti.

Filistinli Muna el-Kurd: İsrail bizi susturmak istiyor

Son dönemde evlerinden tahliye edilme tehdidiyle karşı karşıya kalan Şeyh Cerrah Mahallesi'nde yaşayanların hikayesi, milyonlarca Filistinli için zorunlu göç, yağma ve katliamların simgesi olan 1948'deki Nekbe'ye (Büyük Felaket) kadar uzanıyor.

İsrail'in Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan ettiği tarihte evsiz kalan 28 mülteci aile 1956'da Ürdün aracılığıyla Şeyh Cerrah Mahallesi'nde iskân ettirildi.

Şeyh Cerrah sakinleri, onlarca yıl sonra bugün evlerinden tehcir edilerek ikinci kez mülteci durumuna düşmek istemiyor.

Instagram’da 1,5 milyon takipçisi bulunan Filistinli aktivist Muna el-Kurd, yaptığı paylaşımlarla Şeyh Cerrah Mahallesi'nde yaşanan hukuksuzlukları ve İsrail polisinin saldırılarını tüm dünyaya duyurmaya çalışıyor.

Muna ve ikiz kardeşi Muhammed el-Kurd’un da aralarında bulunduğu Filistinli aktivistler Şeyh Cerrah'ta yaşananlara dikkati çekmek için Twitter'da #SaveSheikhJarrah etiketiyle bir kampanya başlatmış ve bu etiket kısa sürede dünya gündemine girmişti.

İsrail polisleri, 6 Haziran sabahı Şeyh Cerrah Mahallesi'ndeki evlerine baskın düzenleyerek Muna ile kardeşi Muhammed’i gözaltına almış, uzun bir sorgu sonrası akşam saatlerinde serbest bırakmıştı.

Muna, Şeyh Cerrah Mahallesi'ndeki evinde konuk ettiği AA ekibine gözaltı ve sorgu sürecini anlattı.

- Gözaltına alındığı gün neler yaşandı?

Muna el-Kurd, pazar sabahı baskın düzenleyen 7 kişilik İsrail polis ekibinin, kardeşi Muhammed’i bulmak amacıyla evin altını üstüne getirerek arama yaptığını söyledi.

Filistinli aktivist, "Bana ‘Muna sen misin’ diye sordular ve benim ifadeye çağrıldığımı söylediler. Sabah saatleriydi. Lavaboya girmeme, elimi, yüzümü dahi yıkamama izin vermediler. Bu tamamen hukuka aykırı. Üstelik yalnız başıma odama girip kıyafetlerimi değiştirmeme bile izin vermediler. Yanıma kadın bir polisi gönderdiler. Mahremiyetimi ihlal ettiler." dedi.

Kelepçelenerek evden çıkarıldığını ve Doğu Kudüs’ün Selahaddin Caddesi'nde bulunan İsrail polis merkezine götürüldüğünü aktaran Kurd, “Sorgu öncesi en az iki saat beni beklettiler. Tabii ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum, belki de iki saatten daha fazla, çünkü ne telefonum vardı ne saatim. Ama çok uzun bir süre beklettiler." diye konuştu.

Sorgu sırasında İsrailli memurların kendisini tehdit ettiğini vurgulayan Kurd, şunları anlattı:

"Sorgu odasına biri girdi ve bana ‘Sen bana köpek mi diyorsun?’ dedi. Ben de ona 'Seni hayatımda ilk defa görüyorum' dedim. Bana 'Her hâlükârda her köpeğin günü gelir' dedi. Ben de 'Bana sövemezsin, hangi gerekçeyle bana sövüyorsun' dedim. O da 'Bunu sövgü olarak kabul ediyorsan öyledir. Memnun musun yaptıklarından, işte kelepçelisin ve elimizdesin' diyerek tehditler savurdu. Gerçekten çok provokatif ve tehditkâr bir üslup kullandı bana karşı."

Uzun bir sorgudan geçirildiğini aktaran Kurd, “güvenliği” tehdit etmekle suçlandığını kaydetti.

Bu suçlamanın çok anlamsız olduğunu belirten Filistinli genç, "Biz kimin güvenliğini tehdit ediyoruz? Biz evlerimizin önünde ve içinde durup çıkmayacağımızı, gelip evlerimizi çalmanızı istemediğimizi söylüyoruz. Bundan başka ne yapıyoruz biz?" dedi.

Kurd, gözaltı günü birçok defa sorguya maruz kaldığını, ellerinin ve ayaklarının kelepçelendiğini ifade etti.

Polis merkezindeki sorgusunun ardından başka bir kapıdan çıkarıldığını aktaran Kurd, bu sırada merkezin önünde aralarında babası Nebil El-Kurd’un da bulunduğu Filistinlilerin kendisiyle dayanışma gösterisine polisin ses bombalı ve plastik mermili saldırısını gördüğünü, ancak hiçbir şekilde babasıyla konuşmasına izin verilmediğini söyledi.

Kurd, polislerin kendisini fanatik Yahudi grupların bulunduğu Batı Kudüs’teki El-Meskubiyye (Russian Compound) gözaltı merkezinin önüne bıraktığını ve bu sırada korkuya kapıldığını dile getirdi.

Filistinli aktivist, "Batı Kudüs’teydim ve oradan evime nasıl gideceğimi bilmiyordum. Her tarafta fanatik Yahudiler vardı. Doğrusu biraz korktum. Tüm sorgu boyunca korkmamıştım ancak burada korktum. Bir tuzağa düşürüldüğümü düşündüm. Çünkü bu şekilde salıverilemezdim, hiç kimse orada olduğumu bilmiyordu. Avukatım bile bilmiyordu. Belki de bir fanatik Yahudi saldırısına maruz kalabilirdim. Bu durum da tamamen hukuka aykırıydı." ifadelerini kullandı.

- "Bu gözaltı bize bir gözdağıydı"

İsrail polisince gözaltına alınmasını bir yıldırma olarak değerlendiren Kurd, "Bu gözaltı bize bir gözdağıydı, bizi korkutma amaçlıydı. Bize 'Dünyaya gerçeği yansıtmanızı istemiyoruz' demek istiyorlar." dedi.

Kurd, Şeyh Cerrah’a giriş ve çıkışların bir aydır İsrail polisince kapatıldığına dikkati çekerek, "Mahalle sakinleri bile Şeyh Cerrah'a kimlik kontrolüyle girebiliyor. Hiçbir aktivistin veya destek amacıyla gelen kimsenin girişine izin verilmiyor. Buna karşın Yahudi yerleşimciler silahlarıyla çok rahat ve kolay bir şekilde mahalleye girebiliyor." diye konuştu.

İsrail makamlarının Şeyh Cerrah’ı kapatmakla kendilerini susturmayı hedeflediğini vurgulayan Kurd, "İsrail, mahalleyi kapatarak bizi susturmak istiyor. Şeyh Cerrah sakinleri, burada yaşayan 500 kişi, susmayı reddediyor, yeni bir Nekbe yaşamayı kabul etmiyor." dedi.

Şeyh Cerran’taki Filistinlilerin İsrail’in tehcir tehdidine karşı susması durumunda kendilerini sokakta bulacaklarının altını çizen Kurd, şunları söyledi:

"Tüm bu kapatmalar, gözaltılar vesaire sadece Muhammed için değil, mahallenin diğer sakinleri için de geçerlidir. Hepsi bize gözdağı vermek ve bizi korkutmak için yapılıyor. Bize ‘Susun, daha fazla konuşmayın, Filistin’in gerçek hikayesinin dünyaya ulaştırılmasını istemiyoruz.’ demek istiyorlar."

- İsrail mahkemeleri Filistinli ailelerin itirazlarını reddetmişti

Şeyh Cerrah Mahallesi'nde yıllardır yerlerinden edilme tehlikesi yaşayan 28 Filistinli ailenin korku ve endişeleri İsrail makamlarının baskılarıyla yeni bir boyut kazandı.

Kudüs Sulh Mahkemesi, Yahudi yerleşimcilerin talebi üzerine 2019'da Şeyh Cerrah Mahallesi'nde oturan 12 Filistinli ailenin, evlerini yerleşimciler lehine boşaltmaları yönünde karar vermişti. Karara göre, bu ailelerden 4'ünün Ocak 2021'de evlerini boşaltmaları gerekiyordu.

Ailelerin itirazı üzerine kararın temyiz edilerek yeniden mahkeme sürecinin başlaması kararlaştırılmış ancak İsrail Merkezi Mahkemesi, şubat ortalarında bu 4 ailenin itirazını reddetmişti.

İsrail Merkezi Mahkemesi, bu yılın başında 7 ailenin, evlerini Yahudi yerleşimcilere bırakmak üzere boşaltması kararı vermişti.

Mahkeme son olarak 4 Mart'ta Şeyh Cerrah Mahallesi'nde yaşayan Filistinli ailelerin, karara yönelik itirazlarını geri çevirmişti. Yüksek Mahkeme, 2 Mayıs'ta Şeyh Cerrah'taki 4 aileye, Yahudi yerleşimcilerle "anlaşmaları için" 6 Mayıs'a kadar süre tanımıştı.

İsrail Yüksek Mahkemesi 9 Mayıs'ta görülen duruşmada nihai kararı hazirana ertelemişti.