07:19:1119 Mart, 2024
Ä°stanbul 13 Parçalı bulutlu
15 Eylül 2019 09:52

Guantanamo gerçeği

ABD'nin işkenceleriyle ünlü Guantanamo cezaevinde hapis yatan Moazzam Begg'in kendi yaşadıkları ve tanıştığı siyasi suçluların maruz kaldığı işkenceler, dünyaya demokrasi ve insan hakları nutukları atan ABD'nin gerçek yüzünü bir kez daha gözler önünde serdi.

Guantanamo gerçeği

İşte o yazı;

Guantanamo hapishanesinden salıverildikten sonra dünyadaki diğer politik suçluların hikayeleriyle ilgilenmeye başladım.


Nelson Mandela’nın Robben adasında hapiste yatan iş arkadaşlarıyla, İrlandalı Cumhuriyetçilerle açlık grevine katılan Bobby Sands’le, aileleriyle birlikte hapse düşen Filistinlilerle; Libya’da ve Mısır’daki hapishanelerde onlarca yıl geçirmiş insanlarla tanıştım.

Tanıştıklarım arasında Müslüman Kardeşler eski Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii de vardı.

Mısır: ABD’nin beni göndermekle tehdit ettiği yer


Guantanamo’dan çıktıktan sonra Kuzey Afrika’da bulunan devletleri ziyaret etmek benim ilk doğal tercihim asla olamazdı.


Bu bölgeden gelen Guantanamo mahkumları dünyanın farklı yerlerine yerleştiriliyor çünkü bölgeye geri dönmeleri durumunda hapis, işkence ve idam gibi yaptırımlarla karşı karşıya kalıyorlar.


Avrupa hükümetleriyle ve serbest bırakılan mahkumlarla arasında yapılan yeniden yerleştirme tartışmalarına dahil oldum. Bu mahkumlar arasında Slovakya’ya yerleştirilen Mısırlı bir mahkûm vardı. Evine dönmemek için haklı gerekçeleri vardı.


Afganistan, Bagram cezaevindeki CIA tarafından gerçekleştirilen en acımasız sorgulamaların birinde, eğer iş birliği yapmazsam beni Suriye’ye ya da Mısır’a göndermekle tehdit ettiler. Tıpkı diğer mahkumlara yaptıkları gibi.


Bunlardan biri Pakistanlı bir hafız olan Saad Iqbal Madni’ydi. Madni, CIA tarafından Endonezya’dan kaçırılmış ve gizlice Mısır’a getirtilmişti.
Madni onunla tanıştığım yer olan Bagram cezaevine gönderilmeden önce Mısır’da üç ay geçirmişti.


Guantanamo’dan çıktıktan sonra herhangi yargılama olmaksızın yıllarca mahkûm olarak kaldığı dönemi anlattı: ‘’Beni mezardan küçük bir yere koydular. 92 gün rahat bir şekilde uzanamadım’’.


‘’Bana ayakkabı bombacısı Richard Reid ve 11 Eylül hakkında sorular sordular. Reddettiğim zaman dizlerime elektrik şoku verdiler. Birkaç defa bayıldım’’.
Mısır, İslami hareketlerle bağlantısı olan Müslümanlara işkence uygulamak konusunda adı çıkmış bir yer.


Orta Doğu’da görevlendirilen eski bir CIA ajanı olan Robert Baer bu korkuyu herkesten daha iyi biliyordu. Amerika’nın bunu nasıl kullandığını anlattı: ‘’Eğer ciddi bir sorgulama istiyorsan mahkumları Ürdün'e, eğer işkence görmelerini istiyorsan Suriye'ye, eğer onların ortadan kaybolmasını ve bir daha asla görülmemelerini istiyorsan Mısır'a gönderirsin".


El-Kaide bağlantısı olduğu iddia edilen Libyalı Ali al-Fakheri(Ibn al-Sheikh al-Libi), işkence görmesi için CIA tarafından Mısır Cumhurbaşkanı Mubarek’in istihbarat başkanı olan Omar Suleiman’a yani Mısır’a gönderildi.


İşkencelere maruz kalan Ibn al-Sheikh al-Libi Irak’ın kimyasal silah elde edip bunları El-Kaide’ye verdiğini itiraf etti. Bu yanlış bilgi ABD’ye iletildi ve Irak’ın işgali için haklı bir gerekçe olarak gösterildi.


Firavunun geri dönüşü


Badie ilk defa 1965 yılında o dönemki Mısır Cumhurbaşkanı Nasser’in Müslüman Kardeşlere karşı başlattığı baskı kampanya sonrası hapse girdi. Bir sonraki yıl aralarında İslam ideoloğu olan Sayyid Qutb birçok Müslüman Kardeşler üyesi idam edildi.


Diğerleri ise ağır hapis cezaları aldı. Bunlardan biri Müslüman Kardeşler’de önemli bir pozisyonda olan Zaynab al-Ghazali’ydi. Al-Ghazali, binlerce öğrenciye ders vermiş bir öğretmendi. Anılarını, Ayyam min Hayati(Hayatımın günleri) adlı bir kitapta topladı. Bu kitap daha sonra Firavunun geri dönüşü adıyla tekrar yayınlandı. Kitapta tutuklandıktan sonra Mısır rejiminin kendine uyguladığı vahşi uygulamalardan bahsetti. Onun birçok öğrencisi karşısına çıkartılarak kınamaları istendi. Ancak hepsi reddetti. Bunun üzerine öğrencilerin bağlanarak çarmıha gerilerek vahşice dövüldüklerine şahit olduğunu kitabında yazdı. Bu öğrencilerden biri de Badie’ydi. Sivil olmalarına rağmen Badie ve arkadaşları askeri mahkeme tarafından yargılandı.


İşkence ve dehşet


Mısır’da uygulanan ağır işkencelerin bölgedeki en acımasız liderleri yarattığı yönünde bir argüman var. Baide üniversiteye gitti ve Veteriner Patoloji alanında bir profesör oldu. Ama yine de Müslüman Kardeşler’deki çalışmalarına devam etti. Müslüman Kardeşler, İslami bir reform ve demokratik seçimler çağrısında bulundu. El-Kaide lideri Ayman al-Zawahiri 1981’deki Anwar Sadat suikastı sonrası mahkum edildi. Hükümete karşı bir darbeye destek verse de Mısırlı lideri öldürülmesine karşı çıkıyordu.


Üç yıl süren mahkeme sürecinde, Zahawiri mahkemeye şunları söyledi: ‘’Bizi kirli Mısır zindanlarına koydular. Bizi elektrik kabloları ile kırbaçladılar…Ve onlar vahşi köpekler kullandılar’’. Kulağa inanması zor gelse de Mısırlı sorgulayıcılar köpekleri mahkumlara tecavüz etmeleri için eğitmiş. Zahawiri işkence sonucu ölen bazı mahkumların isimlerini de verdi. 1999 yılında Hüsnü Mübarek, Müslüman Kardeşler’e karşı yeni bir baskı kampanyası başlattı. Badie ve iş arkadaşları tutuklandı ve tekrar askeri mahkemeler tarafından yargılandı.


Badie ile tanışmam


2011 yılında gazeteci Yvonne Ridley ile Mısır’a gittim. Amacım Fakheri ile kalmış eski mahkumlarla ve onu sorgulayan istihbarat görevlileri ile buluşmaktı. İşkence sonrası gelen Irak itirafı üzerine konuşmak istiyordum. Onunla tanıştığım onu çok sıcakkanlı ve sevilebilir biri olarak gördüm. Hapiste kaldığı süre onun geleceği dair umutlarını yok etmemişti. Yüzlerce kişi hükümet karşıtı gösterilerde öldürülmüştü ama Mübarek artık koltuğundan olmuştu.
Badie, Fakheri hakkında çok şey bilmediğini söyledi. Daha sonra Mursi, Mısır’ın demokratik yollardan seçilmiş olan ilk Cumhurbaşkanı oldu. Yıllarca süren işkence, kötüye kullanım sonunda bu sonuca varılmıştı. Ama bu durum kısa sürdü.

Hapse geri dönüş


Bir sonraki sene ordu darbe yaparak Mursi’yi devirdi. Bir kez daha Müslüman Kardeşler yasadışı olmuştu. Bundan sonraki süreçte dev gösteriler düzenlendi. Rabia katliamında Mursi destekçisi üzerine ateş açan güvenlik görevlileri yüzlerce kişiyi katletti. Müslüman Kardeşler’in üst makamlarında bulunan Badie’nin kendi oğlu dahil birçok insan hapse atılmıştı. Badie kaçmaya çalıştı ama 2013 yılında tutuklandı. Yargılamalar sonucu kendisi dahil toplam 682 kişi idama mahmul edildi.


Müslüman Kardeşler’in eski lideri Mohammed Akef ve eski Mısır Cumhurbaşkanı Mursi hapiste hayatlarını kaybetti. Şu an 76 yaşında olan Badie hayatının nerdeyse 20 yılını siyasi düşünceleri yüzünden hapiste geçirdi. Kızı, aile ziyaretlerine izin verilmediğini ve sağlık durumunun bilinmediğini söyledi. Tek kişilik hücrede kalan Badie büyük ihtimal diğer siyasi suçlular gibi orada ölecek.


Müslüman Kardeşler’in fikirlerini desteklemeyebilirsiniz ancak onlar çok zorlu bir süreçten geçtiler. Badie ilk kez hapise girdikten sonra mücadelesinden vazgeçebilirdi ancak o savaşmaya devam etti.Hapishane onu zayıflatmadı; onun inancını güçlendirdi. Özgür bir adam olarak ya da bir mahkum olarak ölse de tarih onun kim olduğunu ona neler yapıldığını hatırlayacak Ve başkaları da onun yolunu izleyecek.

 

Yazar hakkında:
Moazzam Begg, Guantanamo’da hapis yatmış eski bir mahkum. Enemy Combatant(Düşman Savaşçı) kitabının yazarı. İngiltere merkezli "Teröre Karşı Savaştan etkilenen toplulukları güçlendirmeyi" CAGE organizasyonunda sosyal yardım direktörü olarak görev yapıyor.

 

Çeviri: Emre Kekeç


Haber: https://www.middleeasteye.net/opinion/when-i-met-muslim-brotherhoods-supreme-guide